EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİNİN TASFİYESİNDE KİŞİSEL MALLAR VE KATILMA ALACAĞI-KATKI PAYI ALACAĞI

Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinde kişisel mallar, katılma alacağı ve katkı payı alacağı konularına ilişkin kısa incelememizde yasal mal rejimi, edinilmiş mallar, kişisel mallar, değer artış payı, mal rejiminin sona erme anı, katılma alacağı ve katkı payı alacağı konularını hukuksal anlamları itibariyle açıklayarak bir-iki somut örnek üzerinde değerlendirme yapacağız.


Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, Tanım ve Kapsamı

Kanunumuzda edinilmiş mallara katılma rejimi, yasal mal rejimi olarak kabul edilmiştir. Kapsam, TMK’nun 218. maddesinde açıklanmıştır. Buna göre edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar. Edinilmiş mallara katılma rejiminin en önemli özelliği, mal rejiminin sona ermesi durumunda eşlerin gelir getirici bir işte çalışıp çalışmadıklarına ya da bir gelirlerinin olup olmadığına bakılmaksızın diğer eşin edinilmiş malları üzerinde belirli bir oranda alacak hakkı sahibi olmalarıdır.[1]

Eşlerden birine ait edinilmiş mallar üzerinde, diğer eşin mülkiyet veya diğer bir ayni hak talebi söz konusu değildir. Yani katılma rejiminde; eşlere tanınan hak, ayni bir hak olmayıp, şahsi bir haktır. Sadece mal rejimi sona erdiğinde, eşlerin edinilmiş mallara ilişkin artık değerler üzerinde karşılıklı alacak hakkı vardır.[2]

Edinilmiş mallar: Edinilmiş mallar, her eşin mal rejiminin devamı süresinde karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir. Bir malın edinilmiş mal sayılabilmesi için iki koşulun bir arada bulunması gerekmektedir. Birincisi, söz konusu malvarlığı değerinin mal rejiminin devam ettiği dönemde elde edilmiş olması; ikincisi ise, karşılığı verilerek elde edilmiş olmasıdır. TMK’nun 219. maddesinde edinilmiş mallar olarak; her eşin çalışmasının karşılığı olan edimler, sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacıyla kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler, çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar, kişisel malların gelirleri ve edinilmiş malların yerine geçen değerler olarak sayılmıştır. 

Kişisel mallar: Kişisel malları iki grupta toplamak mümkündür. Birincisi, kanun gereği kişisel mal sayılan mallar; ikincisi mal rejimi sözleşmesi ile belirlenebilen mallardır. Kanuna göre kişisel mallar; 1- Eşlerden yalnızca birinin kişisel kullanımına yarayan mallar, 2- Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği mal varlığı değerleri, 3- Manevi tazminat alacakları, 4- Kişisel mallar yerine geçen değerlerdir. 

Sözleşmeye göre kişisel mallar; mal rejimi sözleşmesi ile kişisel mal sayılacağı kararlaştırılan mallardır. Eşler, mal rejimi sözleşmesi ile bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle edinilmiş mallara dahil olması gereken mal varlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler. Ayrıca mal rejimi sözleşmesi ile kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağı kararlaştırılabilir. [3] 

Mal Rejiminin Sona Erme Anı: Mal rejimi eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulü ile sona erer. Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine karar verilmesi halinde ise, mal rejimi dava tarihinden itibaren sona erer. 

Tasfiye tarihi ise boşanma ve mal rejimi­nin sona erdiği tarih olmayıp, tasfiye veya değer artış payına yönelik açılmış bulu­nan davanın karar tarihidir.[4] 

Mal rejiminin sona ermesi ile her eş, diğer eşte olan mallarını geri alır. Tasfiye yönünden eşlerin paylarının hesaplanabilmesi için ilk önce kişisel malların ve edinilmiş malların ayrılması gerekir. Burada mal rejiminin sona erme anındaki durum esas alınacaktır. 

Payların hesaplanmasında kişisel mallar ve edinilmiş mallar ayrıldıktan ve eklenecek değerler bulunduktan sonra “kişisel mallar ile edinilmiş mallar arasında denkleştirme” konusundaki kurallar dikkate alınır. Malların değerinin belirlenirken ve mal rejimi tasfiye edilirken malların “sürüm değeri” esas alınır. Yani kural olarak bir malın değeri, tasfiye sırasındaki rayiç (piyasada geçerli olan) değeridir. [5] 

Değer Artış Payı: Eğer bir eş, diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç bedel almadan veya uygun bir karşılık almadan katkı yapmışsa söz konusu maldaki değer artışının karşılığını katkısı oranında tasfiye sırasında alma hakkına sahiptir. Eşin bu nitelikte alacak hakkı, malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır.

  

Katkı Payı Alacağı - Katılma Alacağı

Öncelikle belirtmeliyiz ki, “katkı payı alacağı” ve “katılma alacağı” birbirinden farklı kavramlardır. Katkı payı alacağı, esas itibarıyla 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin yürürlük döneminde uygulama alanı bulmuştur. Bilindiği üzere, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar yasal mal rejimi “mal ayrılığı” rejimidir. Mal ayrılığı rejiminde eşlerden biri, diğerine ait bir malın/malvarlığının edinilmesine katkıda bulunmuş ise katkısı oranında pay isteyebilmektedir. 

Katkı payı alacağının, edinilmiş mallara katılma rejiminde (01.01.2002 tarihinden sonraki yasal mal rejiminde) büründüğü şekil “değer artış payı”dır. Yukarıda açıklandığı üzere 4721 sayılı TMK’nun 227. maddesi uyarınca; eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olmaktadır. 

Buna göre; katkı payı alacağı: Mal ayrılığı rejiminde, bir eşin diğer eşe ait maldaki katkısı oranında alacak isteme hakkıdır şeklinde tanımlanabilir. Katkı payı alacağında, katkı oranında alacak istenebilmekte, buna karşılık değer artış payı alacağında ise, katkıda bulunulmuş olan malda tasfiye sırasında ortaya çıkan “değer artışından” katkı oranında alacak istenebilmektedir. 

Mahkemece, tarafların ekonomik ve sosyal durumları göz önünde bulundurularak kişisel harcamaları ve 743 sayılı TKM`nin 152. maddesine göre davalı kocanın aileyi geçindirme yükümlülüğü göz önünde bulundurularak taşınmazın edinme tarihi itibarıyla tarafların yapabilecekleri tasarruf miktarı hesaplandıktan sonra katkı oranlarının belirlenmesi, bundan sonra tespit edilmiş olan oranın taşınmazın belirlenmiş olan dava tarihindeki değeri ile çarpılarak davacının katkı payı alacağının saptanması için bir hukukçu, bir mali müşavir ve bir bankacıdan oluşan bilirkişi kurulundan taraflar, mahkeme ve Yargıtay`ın denetimine açık rapor alınması, ondan sonra esas hakkında karar verilmesi gerekmektedir. [6] 

743 sayılı MK’nun 170. maddesine göre eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu tarihte edinilen taşınmaz için katkı payı alacağı belirlenirken, tarafların her birinin toplam gelirinden kişisel harcamaları ile kocanın 743 sayılı MK’nun 152. maddesi uyarınca evi geçindirme yükümlülüğü uyarınca yapması gereken harcamalar çıktıktan sonra yapabilecekleri tasarruf miktarı belirlenmeli, bundan sonra toplam tasarruf miktarı karşısında davacı eşin tasarruf oranı bulunmalı, bulunan bu oran dava konusu binanın (bulunduğu haliyle) dava tarihindeki değeri ile çarpılarak katkı payı alacağı tespit edilmelidir. Davalının kişisel harcamaları hesaplanırken davacı tarafından ileri sürülen, bazı tanık beyanları ve boşanma dosyası kapsamı ile de doğrulanan olağan dışı yaşantısının (alkol vb) dikkate alınması ve değerlendirilmesi gerekmektedir. MK’nun 152. maddesi ve davalının kişisel harcamalarına etkili olacak yaşantı tarzı ile yukarıda belirtilen ilkeler dikkate alınmaksızın hüküm verilmesi doğru değildir…… Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmiş mala ilişkin katkı payı alacağı hesabında, eşlerin karşılıklı katkı oranlarının sağlıklı olarak belirlenebilmesi için, her iki eşin gelirinin birlikte dikkate alınmasının gerekmesine ve bu nedenle eşlerden sadece birinin geliri dikkate alınarak hesaplama yapılamayacağına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.[7] 

TMK’nun 227. maddesi hükümleri uyarınca; eşlerden biri, diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuş ise, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında değer artış payı alacağının belirlenmesi gerekir. Davacıya ait altınlar, TMK. 220/2. bendi gereğince onun kişisel malı olup, bozdurulan altın parası ise, aynı maddenin 4. bendi uyarınca kişisel malların yerine geçen değer niteliğindedir. O halde dava; TMK’nun 227. maddesi uyarınca değer artış payından kaynaklanan alacak ve katılma alacağı isteğine ilişkin olup mahkemece, usulüne uygun olarak araştırma ve inceleme yapılmadığı gibi taraflar arasındaki uyuşmazlığa hatalı anlam yüklenerek farklı sonuçlara ulaşılmıştır. [8] 

Katılma alacağı ise; edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesi halinde, bir eşin diğer eşin edinilmiş malları üzerinde belirli bir oranda alacak hakkına sahip olmasıdır. Yasadaki düzenlemeden anlaşılacağı üzere, burada diğer eşe ait bir malın/malvarlığının edinilmesine veya değerinin artmasına katkı yapılmış olması hatta evlilik birliği içinde bir gelir elde edilmiş olması koşul değildir. 

Evlilik içinde 01.01.2002 tarihi sonrası eşlerden biri adına edinilen malvarlığı üzerinde, diğer eşin yasadan kaynaklanan artık değerin yarısı oranında katılma alacağı isteme imkanı bulunmaktadır (TMK’nun 231, 236/1. m.). TMK’nun 222. maddesi gereğince, belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Bir eşin bütün mallarının aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilmesi gerekir. Katılma alacağı bakımından talepte bulunan eşin çalışıp çalışmaması veya herhangi bir katkıda bulunup bulunmamasının bir önemi de yoktur. Katılma alacağı yasadan kaynaklanmaktadır. Bu tür davalarda, eklenecek değerlerden (TMK m. 229) ve denkleştirmeden (TMK m. 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere edinilmiş malın (TMK m. 219) toplam değerinden mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK m. 231) yarısı üzerinden (TMK m. 236/1) tarafların kazanılmış hakları da dikkate alınarak katılma alacağının hesaplanması gerekir. Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar bu durumları ile tasfiyeye konu edilir (TMK’nun 231/1 m.). Söz konusu malvarlıklarının devredilmesi durumunda ise, devredildiği tarih esas alınarak hesaplama yapılır (TMK’nun 235/son m.) [9]


Evlenmeden Önce Sahip Olunan Anonim veya Limited Şirket Hissesi (Kişisel

Mal) ile İlgili Mal Rejiminin Tasfiyesinde Diğer Eşin Alacak Hakkı Var mıdır ? 

Kişisel mallar TMK’nun 220 ve 221. maddelerinde düzenlenmiş olup “mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği mal varlığı değerleri”nin kişisel mal olduğu belirtilmiştir. Buna karşılık edinilmiş malların açıklandığı 219. maddede “kişisel malların gelirleri” edinilmiş mal olarak kabul edilmiştir. Kişisel malların gelirleri kapsamına doğal ve medeni ürünlerin hepsi dahildir. [10] 

O halde evlilik birliği kurulmadan önce sahip olunan şirket hissesinin kişisel mal olduğu konusunda kuşku yoktur. Dolayısıyla mal rejiminin tasfiyesi sırasında diğer eş, eşinin kişisel malı niteliğindeki şirket hissesi konusunda (227. maddede açıklanan bir durum mevcut değilse) bir hak ve alacak talep edemeyecektir. Ancak şirket hissesi nedeniyle kazanılan gelirler 219/2-4 gereği edinilmiş mal olduğundan bunun miktarının belirlenip tasfiyeye dahil edilmesi gerekmektedir. Evlilik birliğinin kurulduğu tarih ile mal rejiminin sona erdiği tarih arasında şirket hissesine karşılık temettü (kar payı) verilmişse bunun miktarı tespit edilerek tasfiyede dikkate alınmalıdır. Uygulamada, şirketin kar payı dağıtmamış olduğu durumlarda tereddütler yaşanmıştır. Bu konu birçok olayda Yüksek Mahkeme tarafından da değerlendirilmiş olup şirket kar etmiş, ancak kar payı dağıtılmamışsa bunun da belirlenerek tasfiye sırasında edinilmiş mallara dahil edilmesi yönündeki görüş ve uygulama istikrar kazanmıştır. 

Örneğin Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin benzer bir olaya ilişkin kararı “Mahkemece yapılacak iş; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2001 ile mal rejiminin sona erdiği 25.04.2003 tarihleri arasında şirket tarafından davalıya pay oranında bir temettü verilmişse bunun tespiti, kar payı verilmemiş, ancak şirkete ayın olarak ilave yapılmışsa bunun da belirlenmesi (TMK m. 221) mal rejiminin sona erdiği sırada tasfiyede dikkate alınacağının gözetilmesi (TMK m 235) buna göre katılma alacağı hesaplanması yoluna gidilmelidir (TMK m. 236) …” şeklinde olup konuya ışık tutar niteliktedir. (Yargıtay 2. HD, 27.01.2009 tarih ve E: 2007/15741, K: 2009/761 sayılı kararı) 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi başka bir kararında “ Davacı, dava dilekçesinde; davalı adına kayıtlı dava konusu mallara yaptığı katkının yanı sıra katılma alacağını da istemiştir. Mahkemece; davalı adına %75’i kayıtlı bulunan limitet şirketin kurulma tarihi itibarıyla değerinin davalının “kişisel malı” olup “katılma alacağı” hesabından bunun çıkartılıp, 1.1.2002 tarihinden sonraki sürüm değerinin “edinilmiş mal” olarak dikkate alınması, otomobilin elden çıkartılmış bulunması nedeniyle Değer Artış Payı hesabında Türk Medeni Kanunu madde 227/2 hükmünün gözetilmesi gerekirken; bunlar yapılmaksızın yazılı olduğu şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” gerekçesiyle yerel mahkeme kararını bozmuştur.[11] 

Şirket hissesine karşılık kar payı dağıtılmamış olsa da hisse sahibi eş, evlilik birliği içinde hissesine tekabül edecek oranda bir mal varlığı değeri elde etmiş olmaktadır. Şirketin kar payı dağıtmamış ve elde ettiği dönemsel karları sermayeye dahil etmiş olması halinde de sonuç değişmeyecektir. Öte yandan, dağıtılmayan karın ve özellikle sermayeye dahil edilmiş karın hisse sahibi eşin eline geçmediği için şirket tüzel kişiliğine ait olduğunun ileri sürülmesi kanunun amacına aykırı olduğu gibi kötü niyetli davranışların da önünü açmış olur. Birçok şirket, aile şirketi durumundadır. Yine yeni Türk Ticaret Kanunu uyarınca, tek kişilik şirketler mevcuttur. Yine bazı şirketlerde bir hakim ortak veya sermaye ve pay çoğunluğu ile hakim ortaklar söz konusu olabilmektedir. 

Boşanma davası açmayı veya açılacağını düşünen şirket hissesi sahibi eş, özellikle şirketin kar payı dağıtmamasını, bunun sermayeye ilave edilmesini sağlayabilir. Hukuk düzeni, kötü niyeti himaye etmez. Şirket, kar etmiş olması koşuluyla ister kar payı dağıtmış, ister kar payı dağıtmayarak sermayeye ilave etmiş olsun TMK’nun 219. maddesinde yer alan “kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mal sayılacağı” kuralı gereği tasfiyede dikkate alınması gerekmektedir.

  

Evlenmeden Önce Sahip Olunan Taşınmaz ile İlgili Mal Rejiminin

Tasfiyesinde Diğer Eşin Alacak Hakkı Var mıdır ? 

TMK’nun 220/2. maddesi uyarınca, mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan mal varlığı değerleri kişisel maldır. Edinilmiş mallara katılma rejimi sona erdiğinde, kural olarak kişisel mallar tasfiyeye dahi edilmez. Tasfiyede ilk önce kişisel mallar ve edinilmiş mallar ayrılır. 

Buna karşılık eğer bir eş, diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç bedel almadan ya da uygun bir karşılık almadan katkı yapmışsa bahse konu malda ortaya çıkan değer artışının karşılığı olarak katkısı oranında tasfiye sırasında alacak hakkına sahip olur. Bu nitelikteki alacak hakkı, o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır. Söz konusu mal, eğer daha önce elden çıkarılmış ise alacak miktarı hakim tarafından hakkaniyete uygun olacak şekilde belirlenir[12] Bu konu kanunumuzun 227. maddesinde “Değer Artış Payı” başlığı altında düzenlenmiştir. 

Kanunumuz açık bir şekilde kişisel mal tanımını yapmamıştır. 220. maddede kanun gereği kişisel mal sayılanlar sayılmıştır. Bu sayma bir anlamda kişisel mal tanımını da içermektedir. Yasadaki düzenlemeye göre kişisel malların neler olduğu yukarıda kısaca açıklandı. Bunlardan biri de “kişisel mallar yerine geçen değerler”dir. Yani kişisel malların yerine geçen değerler de kişisel maldır. Evlenmeden önce sahip olunan bir taşınmazın kamulaştırılması sonucu elde edilen kamulaştırma bedeli de bu kapsamdadır. O halde elde edilen kamulaştırma bedeli üzerinde diğer eşin bir talep hakkı söz konusu olmayıp tasfiyede kişisel mal olarak ayrılacak, dahil edilmeyecektir. 

Kamulaştırma bedelinin elde edildiği tarihin de bir önemi bulunmamaktadır. Çünkü kamulaştırma bedeli, evlilik birliğinin kurulmasından sonra ve fakat mal rejiminin sona ermesinden önce elde edilmiş olması halinde bu bedel kişisel mal yerine geçen değerler kapsamındadır. Kamulaştırma bedelinin evlilik birliğinin kurulmasından önce ve mal rejiminin tasfiyesinden sonra elde edilmiş olması ihtimallerini ise değerlendirmeye dahi gerek bulunmamaktadır. 

Burada dikkat edilmesi gereken konu ise, diğer eşin taşınmazın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkı yapmış olup olmadığıdır. Çünkü böyle bir durumun gerçekleşmiş olması halinde TMK’nun 227. maddesi uyarınca tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkı oranında alacak talep edilebilecektir. 

Yasadaki bu düzenleme kapsamından “bir malın edinilmesine” katkı “bir malın iyileştirilmesine” katkı net ve anlaşılabilir olduğu halde “bir malın korunmasına” katkı konusu tartışmaya açık ve yoruma muhtaçtır. Kanaatimizce “bir malın korunmasına” katkı yasanın amacına uygun olarak geniş yorumlanmalıdır. Hatta eşlerden birinin kişisel malı olan bir malın evlilik birliğinin devamı süresince o eşin mal varlığına dahil olarak varlığını sürdürmesi o malın korunmuş olması ile mümkündür. Bu halde o malın evlilik birliğinin kurulduğu andaki sürüm değeri tasfiye anındaki sürüm değeri güncellenerek değerinde ortaya çıkan bir artış olup olmadığı belirlenmelidir. 

Evlenmeden önce sahip olunan, dolayısıyla kişisel mal niteliği taşıyan taşınmazın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına diğer eşin bir katkısı olmadığı durumlarda ise bir talep hakkı doğmayacaktır. Mal rejiminin tasfiyesinde, evlenmeden önce sahip olunan kişisel mal niteliğindeki taşınmaza ilişkin talep ve iddialar TMK’nun 227. maddesi kapsamında araştırılmalı, taşınmazın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına bir katkı olup olmadığı belirlenmelidir.

                                                                                                 

                                                                                                                       Av. Nihat MEYDAN, Av. Fadime YAPAL

 

 

[1]       KIRMIZI Mustafa, Açıklamalı İçtihatlı Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Aile Konutu, Sayfa: 40

[2]       Yargıtay 8. HD 19.03.2012 - E: 2011/4168 K: 2012/1935

[3]       4721 sayılı TMK m. 220, 221

[4]       Yargıtay 2. HD 22.01.2007 - E: 2006/7011 K: 2007/111 

[5]       MEYDAN Nihat - YAPAL Fadime, Boşanma ve Mal Rejimi; Sayfa: 452

[6]       Yargıtay 8. HD E: 2009/2732 K: 2009/4320 

[7]       Yargıtay HGK E: 2012/8-471 K: 2012/717

[8]       Yargıtay 8. HD E: 2011/4168 K: 2012/1935

[9]       Yargıtay 8. HD E: 2012/10430 K: 2013/946

[10]      DURAL/ÖĞÜZ/GÜMÜŞ, Türk Özel Hukuku,  Sayfa: 199

[11]      Yargıtay 2. HD 22.01.2007 – E: 2006/7011 K: 2007/111

[12]      MEYDAN Nihat, YAPAL Fadime, Boşanma ve Mal Rejimi, Sayfa: 450